ZEKERİYA TÂMİR
GÜLECEĞİZ...
ÇOK GÜLECEĞİZ.
Bir gün, polisler evimize zorla
girdi, beni ve eşimi aradılar. Bizi bulamadılar. Çünkü ben elbise askısına
dönüştüm, eşim de rahat bir koltuğa dönüştü. Evden elleri boş çıktıklarında çok
güldük.
Bir
gün, gökyüzü masmaviydi, hiç bulut yoktu. Bir parka gittik. Birden birkaç
dakika sonra polisler bizi yakalamak amacıyla parka baskın yaptılar; ama
yakalayamadılar. Çünkü ben sürekli öten bir siyah kargaya dönüştüm, eşim de sık
dalları olan yeşil bir ağaca dönüştü. Başarısızlıklarına çok güldük.
Bir
gün, eşim mutfakta iş yaparken söylendi. Biz de bir lokantaya gittik. Yemeğe
başlar başlamaz polisler lokantayı kuşattı. Asık yüzlerle içeri daldılar.
Dikkatle aradılar, fakat bizi bulamadılar. Çünkü ben bir bıçağa dönüştüm, eşim
ise içi su dolu bir bardağa dönüştü. Lokantadan bizi bulmaktan ümit kesmiş
şekilde ayrıldıkları an çok güldük.
Bir
gün, insanlar ve arabalarla dolu geniş bir caddede yavaş yavaş yürüyor, dükkânların
vitrinlerindeki eşyalara bakıyorduk.
Birden polisler caddeyi işgal ettiler, yüzlerce erkek ve kadını
tutukladılar. Bizi ise tutuklayamadılar. Çünkü ben bir duvara dönüştüm, eşim
ise duvar üzerine yapıştırılmış renkli bir ilâna dönüştü. Aptallıklarına çok
güldük.
Bir
gün, annemin kabrini ziyaret için mezarlığa gittik. Polisler mezarlığı
bastılar. Annemi tutukladılar, ama bizi tutuklamayı başaramadılar. Çünkü ben
mezar taşı üzerine siyah mürekkeple yazılmış bir ağıta dönüştüm, eşim ise
solmuş bir gül buketine dönüştü. Ahmaklıklarına çok güldük.
Bir
gün, sıkıntılı şekilde hastaneye koştuk. Eşim hamileliğinin dokuzuncu
ayındaydı. Doğum zamanı gelmişti. Çocuğumuzun ağzı, annesinin sütle dolu
göğsüne yaklaşıyordu ki, aniden polisler hastaneye daldılar. Ama bizi
bulamadılar. Çünkü ben kirli beyaz bir elbiseye dönüştüm, eşim elbiselerle dolu
ahşap bir dolabın aynasına dönüştü, çocuğumuz ise hızla giden bir ambulansın
sirenine dönüştü. Salaklıklarına çok güldük ve gülmeyi sürdüreceğiz.
Türkçesi:
Halim ÖZNURHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder