5 Şubat 2017 Pazar

Ölümden Gelenlere Mersiye



Muhammed Abdulbârî

ÖLÜMDEN GELENLERE MERSİYE

Harabede ağaçların yaprak açtığı gibi
Türküler derliyoruz en uzak azaptan.

Yedinci ihtimal biziz zarda,
Dipnotuz
Tüm kitaplarda.

Cenaze töreninde bir fıkrayız,
Ve bir aksiseda
Çanlarda,
Var olan biziz yoklukta.

Ağlayan bir gülüz "Eyüp"ün başında,
Ve bir mısraız “Çorak Ülke”nin sonunda.

Tuz basılmış gözler,
Ayaklar
Rüzgârın yolunda,
Başlarız mızrakların ucunda.

Kadim sırların sırrı biziz,
Bizi toprak tefsir eder yalnız.
Ne çok çarmıha gerildik anlatılarda,
Gözyaşı ve sürgün yoktu rivayetlerde.

Ey omzumuzdaki
Ateşten dağlar!
Ateş söndü ve acımadık kölelere.

Evvel zaman içinde
Bir rahim vardı,
Attı dışarı bizleri… Nefes aldık zorlukla.

Günün birinde
Uğradı bize bir rüzgâr,
Gülümsedik
Ve açtık tüm kapıları.

Saldırdı bize bin çöl
Ama
Çok geçmeden
Kardeş olduk kurtlarla.

Rüşvet verdik bedenimizdeki denize
İstediğimiz zaman
Dalgalanmasını.

Hâlâ yürüyoruz
Hayatta,
Yürüdüğü gibi güvercinin kubbede

Mavi yolculuk uzun sürdü ama
Bir gün bile rastlamadık
Dönüş limanına

Bizler, ey bacım
Ölümsüzlüğe daldık
Ve çıktık
Ne kadar çok genç olduk ve yaşlandık.

Çıplağız biz
Nice iffet
Örttü, giysinin saklamadığını.

İnatçıyız
Bize dokunduğunda
Ocak soğuğu, yakarız ağustos güneşini

Sadeyiz
Yudumlamazsak suyumuzu
Sığınırız seraba.

Türkçesi: Halim Öznurhan

(Ayasofya 15, Aralık 2016)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder